Hukuk biliminde istatistiğin önemine temas etmeden önce istatistiğin tanımı, rolü ve kullanımı üzerinde durulması yerinde olacaktır. İstatistiğin çok farklı tanımları yapılmaktadır. Webster’s New Collegaite Dictionary adlı sözlük; istatistiği, büyük boyutlu sayısal verileri toplama, analiz etme, yorumlama ve sunum işiyle uğraşan bir matematik dalı olarak tanımlamaktadır. Kendall ve Stuart; istatistiği, ana kütlenin belirli bir oranını hesaplayarak veya sayarak elde edilmiş verilerle uğraşan bilimsel yöntem olarak tanımlamıştır. Fraser; deney ve istatistiki uygulamalar üzerinde durarak istatistiği, deney veya süreçlerden elde edilen sonuçlardan çıkarım elde etme yöntemiyle uğraşmak olarak tanımlamıştır. Freund; belirsizlik durumlarında karar almanın gerçek bilimini istatistiğin oluşturduğunu ifade etmektedir. Mood ve diğerleri ise istatistiği, bilimsel yöntemin teknolojisi olarak adlandırmakta ve istatistiğin araştırma ve deneylerin tasarımı ile yorum konularıyla uğraştığını ifade etmektedirler. Söz konusu istatistik tanımları her ne kadar farklı olsa da, Mendenhall ve diğerlerinin belirttiği üzere tanımlarda bir takım ortak unsurlar bulunmaktadır. İstatistik tanımında ortak unsurlardan birisi; çıkarım elde etmek ereğiyle verilerin toplanmasıdır. Mendenhall ve diğerlerine göre her bir tanım; bir kümenin özelliği hakkında bir çıkarım elde etmek amacıyla büyük boyutlu ana kütleden bir alt küme oluşturarak olgusal veya kavramsal nitelikte veri toplama faaliyetinin bulunması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Mendenhall ve diğerleri bu açıdan istatistiği; ereği çıkarım olan bir bilgi teorisi olarak tanımlamaktadırlar (Mendenhall ve diğerleri, s. 1, 2).
İstatistiğin
etkisi yaşamı öyle kuşatmaktadır ki, hemen herkes yaşamında istatistiği
kullanmakta ve istatistiğin uygulamalarından etkilenmektedir. İstatistik yaygın
olarak sayısal veri anlamında kullanılır. Örneğin, yaşam istatistikleri
denilince doğum, ölüm, evlilik, boşanma ve bulaşıcı hastalıkları taşıyanların
sayısı; iş ve ekonomi istatistikleri denilince istihdam, üretim, fiyat ve
satışlardaki sayısal veriler; sosyal istatistikler ise konut sayısı, suç ve
çocuk suçluluğu, eğitim, sosyal güvenlik ve sosyal yardımlardan faydalananların
sayısı gibi sayısal verileri içerir (Neter, Wasserman ve Whitmore, s. 1).
Özel
bir alan olarak istatistiğin ek bir takım anlamları da bulunmaktadır. Bu
anlamada istatistik; veri toplama, sunma ve analiz etme ile verilerin
kullanılmasının yöntemidir. “Rakamlar yalan söylemez” tümcesine toplum
tarafından fazla güvenilmemektedir. Toplumun rakamlara güven duymamasını olağan
karşılamak gerekir. Gerçekten de rakamlar doğru olmadığı, düzgün sunulamadığı
veya doğru bir şekilde analiz edilemediği müddetçe son derece tehlikeli
sonuçlara ulaşılabilmektedir. Hepimiz istatistiğin tüketicisi konumunda
bulunduğumuzdan yalnızca profesyonel istatistikçilerin değil, herkesin en
azından istatistiki yöntemler konusunda temel bilgiye sahip olması gerekir
(Neter, Wasserman ve Whitmore, s. 1)
Antik
çağlardan bu yana önemli görevleri bulunan istatistiğin rolü günümüzde daha da
fazla bir hale gelmiştir. İstatistiki veriler yüzyıllardır hükümetler
tarafından yönetime yardımcı olmak amacıyla kullanılmıştır. Antik çağlarda
istatistik, askeri hizmete ve vergiye tabi olan kimseleri belirlemek amacıyla
toplanmıştır. Orta çağdan sonra, Batı Avrupa ülkeleri, yaşam istatistikleri
toplama yoluna gitmişlerdir. Bunun nedeni, salgın hastalıkların nüfusu azaltacağı
endişesidir. Çünkü o dönemde, nüfus azlığının, o ülkenin siyasi ve askeri
gücünü azaltacağına inanılmaktaydı. Orta çağda yaşam istatistikleri, kilise
kayıtları, evlilik ve cenaze törenlerinden elde edilmiştir. Batı Avrupa ülkeleri,
16. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar; tecimsel (merkantalist) fikirlerin etkisi
altında kalarak siyasi amaçlar için ekonomik güç elde etmeye çalışmışlar, bu
yüzden rakamları daha çok; dış ticaret, üretim ve gıda arzı gibi ekonomik konularda
toplamışlardır (Neter, Wasserman ve Whitmore, s. 2).
Günümüzde,
değişik nedenler için toplanan, türlere ayrılan, biriktirilen ve düzenlenen
veri ve çağcıl bilgi sistemleri, kişilerin ve kurumların faaliyetlerini etkin
bir şekilde yürütebilmeleri için gerekli olan istatistiki bilgiyi sunmaktadır.
Günümüzde, yoğun bir şekilde kullanılan bilgisayarların da yardımıyla veri
toplama, depolama ve düzenleme yapmak kolaylaşmış, bu durum ise istatistiki
yöntemler ve veri analizinde hızlı gelişmelere yol açmıştır (Neter, Wasserman ve
Whitmore, s. 2).
İstatistiki
kavramlar (concept); insan faaliyetlerinin yürütüldüğü hemen her alanda yoğun
bir etki doğurmuş ve fizik, genetik, meteoroloji, ekonomi gibi bazı bilimlerin
temel prensipleriyle ayrılmaz bir bağ oluşturmuştur. Kamuda ve iş yaşamında
daha iyi bir yönetim düzenine kavuşulması, tarımsal ürünlerin geliştirilmesi,
uzay aracı tasarımı, trafik kontrolü planlaması, salgın hastalık tahmini gibi
değişik alanlarda istatistiki yöntemler kullanılmaktadır. Fen ve sosyal bilim
öğrencileri daha iyi bir bilim adamı olmak, ekonomi öğrencileri daha iyi bir
ekonomist olmak, kamu yönetimi öğrencileri de daha etkin bir yönetici olmak
için istatistik çalışmaktadır (Neter, Wasserman ve Whitmore, s. 2).
Özel
sektör, kamu veya serbest meslek, kısacası hangi alanda olursa olsun kariyer
yapmaya çalışan herkes için temel istatistik bilgisine sahip olmak şarttır.
İstatistik sayesinde kapsamlı veri ağlarından doğru çıkarmalar yapılmakla
kalınmamakta, bunun yanında doğru zamanlı sunulan veriler değerlendirilerek
önlem alınması yoluna gidilmekte veya eyleme geçilmektedir. Yakın zamanlara
kadar, istatistik, geçmiş olayların kaydedilmesi için tutulmaktaydı. Bu şekilde
tutulan istatistikler mevcut sorunlara bir bakış açısı getirmeyi hedeflese de,
vurgusu daha çok geçmişe yönelik bulunmaktaydı. Günümüzde tutulan sayısal
verilerin kayıt özelliği önemli bir yer işgal etmesine rağmen, sayısal
verilerin toplanmasındaki asıl erek; planlama ve kontrolü, veri toplama
sistemlerini, veriyi olanaklı olduğu kadar güncel tutmak demek olan veri
deposunu geliştirmektir. Bunun gibi, günümüzde yapılan istatistiki analizler
de, temel olarak geçmişten ziyade şimdiki durum ve gelecekle ilgilidir (Neter,
Wasserman ve Whitmore, s. 2).
Günümüzde
istatistiğin gittikçe artan oranda kullanılmasının bir başka nedeni,
değerlendirme yapmak ve karar vermenin en nesnel ve bilimsel temelini
istatistiğin oluşturmasıdır. Çağcıl firmalar, kendi firmalarının çalışma tarzı
hakkında olgusal bilgi edinebilmek ve kendilerini kuşatan sosyal, ekonomik ve
çevresel dışsallıkları öğrenebilmek için istatistiki verilere oldukça fazla
bağımlıdırlar. İstatistiki veri; kısa, özgün, nesnel olarak analize elverişli
ve kıyaslama yapmaya olanak sağlayıcıdır. Bu yüzden istatistik; alternatifler
arasında seçim yapma, hedef belirleme, performans değerlendirme, ilerlemeyi
hesap etme ve zayıflıkları belirleme gibi anahtar nitelikteki kurumsal
fonksiyonlar açısından oldukça faydalı bir konumda bulunmaktadır (Neter,
Wasserman ve Whitmore, s. 3). İstatistiğin tanımı, rolü ve kullanımı hakkında
yapılan bu değerlendirmeden sonra, istatistiğin sosyal bilimlerde ve sosyal bir
bilim olan hukuktaki önemi üzerinde durulacaktır.
Bilindiği
üzere sosyal bilimler ve bu arada hukuk, insan ve toplumu anlamayı amaç edinen
bilimlerdir. Bu nedenle, kendisine insanı konu almış bulunan sosyal bilimlerde
sayı ve istatistiğin önemi olup olmadığı sorgulanabilir. Sosyal bilimlerde
istatistiğin önemi ilk bakışta, sosyal bilimlerdeki araştırma sürecine
bakılarak kolayca anlaşılabilir. Sosyal bilimciler; fikir ve kuramlarını
araştırma yaparak kanıtlamaya çalışırlarsa yaptıkları çalışmalar, bilimsel
çalışma niteliğini kazanır. Araştırma geniş anlamda; kuramları sınama,
fikirleri kanıtlama veya sorulara yanıt vermek amacıyla bilginin sistemli ve
dikkatli bir şekilde toplanması faaliyetidir. Araştırma; çok farklı türde
görünüm gösterebilen disiplinli bir sorgulamadır. Yapılan araştırmada toplanan
bilgi sayısal bir nitelikte ise istatistiki analiz yöntemi kullanılır. Sayısal
bilgiye veri (data) adı verilmekte ve istatistiğin temel ereğini sayısal
verilerin kullanılması ve analiz edilmesi oluşturmaktadır. Bu bağlamda
istatistik, sosyal bilimciler tarafından sorulara yanıt vermek veya kuramları
sınamak için kullanılan matematik tekniği kümeleridir (bkz., Healey, s. 1).
Sosyal
bilim araştırmalarında verileri kullanmanın neden önemli olduğu sorusu
sorulabilir. Bu bağlamda, itiraf edilmeli ki sosyal bilimlerde önemli ve dönüm
noktası oluşturan birçok çalışma herhangi bir istatistiki teknik
kullanmamıştır. Bir başka deyişle, bu tip çalışmalar için veri ve istatistik
pek fazla bir önem taşımamakta veya bu tip çalışmalara bir takım sayısal
verilerin eklenmesi, çalışmanın kalitesine herhangi bir etkide bulunmamaktadır.
Bununla birlikte; araştırmacılar için veri, en fazla güvenilir bir bilgi
kaynağı oluşturmakta ve özel bir dikkat ve ihtimamı hak etmektedir. Gerçekten
de, dikkatli bir şekilde toplanan ve iyice analiz edilen veri; kuram oluşturma
ve bilgiyi derinleştirmek açısından en kuvvetli ve nesnel bir temel oluşturmaktadır.
Bir başka deyişle, sağlam veri temeline oturmayan sosyal çalışmalar bilim
ismini alma hakkını kaybetmekte ve insanlık için daha az bir değer taşımaktadır
(Healey, s. 1).
Bu
açıdan sosyal bilimlerin, bilgiyi geliştirebilmek için yoğun bir şekilde veri kullanması
şarttır. Bununla birlikte verilerin veya bilginin tek başına yeterli olmadığı
kesindir. Daha somut bir deyişle, en nesnel ve dikkatli bir şekilde toplanan
sayısal bilgiler bile tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Araştırmacı
istatistiki teknikleri kullanmalıdır. Bir başka deyişle, faydalı olunabilmesi
için verilerin organize edilmesi, değerlendirilmesi ve analiz edilmesi gerekir.
İstatistiki analizin temel prensiplerini iyice anlamadan araştırmacının
verileri anlamlaştırabilmesi olanaklı değildir. İstatistiki teknikler doğru bir
şekilde uygulanmazsa, veri; sessiz ve faydasız bir şekilde kalacaktır (Healey,
s. 1,2)
İstatistik,
sosyal bilimler için ayrılmaz bir araç niteliğindedir. İstatistik, araştırmacı
için fikirleri değerlendirmede, kuramı sınamada ve doğruyu belirlemede oldukça
faydalı teknikleri sunmaktadır (Healey, s. 2).
İstatistiğin
araştırma sürecinde önemini göstermek için aşağıdaki grafiğe bakmak yeterli
olacaktır;
Grafik: Kuram
Ampirik Genelleştirme Hipotez
Gözlem
Bu
grafik; bilimsel bir araştırma sürecinin değişik aşamalarını göstermektedir.
Söz konusu grafik, Walter Wallace’nin özgün düşüncesinden doğmuş olup bilgiye
dayalı bir bilimin nasıl doğup büyüdüğünü göstermesi açısından son derece
önemlidir. Bu grafikten de açıkça anlaşılacağı üzere bilimsel bilgi dairesel
bir süreç halinde işlemekte ve bu süreçte kuram ve araştırma sürgit bir şekilde
birbirine şekil vermektedir. İstatistik; kuram ve araştırmanın birbirini
kestiği en önemli araçtır (Healey, s. 2).
Bilim
döngüsü olarak adlandırılan bu grafik yakından incelendiğinde şu hususlar
dikkati çekmektedir. Dairesel bir boyutta bulunan söz konusu grafiğin en üst
kısmına bakıldığında kuram kavramıyla karşılaşmaktayız. Kuram; olgular
arasındaki ilişkinin açıklanması olarak tanımlanabilir. Bu tanım oldukça
akademik ve resmi bir nitelik taşısa da, günlük yaşamda sıradan bir insan bile
sık sık çeşitli olayları kuramlaştırmaktadır. Örneğin, bazı insanların
önyargılı davranmasına nelerin neden olduğu, çocuklara kötü muameleye,
yoksulluğa, savaşa veya başarıya nelerin yol açtığını merak eder ve söz konusu
olguları açıklamak için çeşitli açıklamalar getiririz. Günlük yaşamda ortaya
attığımız kuram ile bilimsel bir kuram arasındaki temel fark, ikincilerin sıkı
bir sınama sürecinden geçirilmesidir (Healey, s. 2).
Kuram;
değişkenler arasındaki nedensellik ilişkisi şeklinde de tanımlanabilmektedir.
Değişken durumdan duruma farklı değer alan bir özelliktir. Değişkenlere örnek
olarak, cinsiyet, yaş, gelir veya siyasi parti üyeliği verilebilir. Herhangi
bir somut teoride bazı değişkenler neden olarak saptanırken bazı değişkenler
sonuç veya etki olarak belirlenir. Bilim dilinde nedenler bağımsız değişkenler
olarak tanımlanırken, sonuçlar bağımlı değişken olarak tanımlanır (Healey, s.
3).
Bir
kuramın doğru veya yanlış olduğunu bilebilmek için kuramın gerçeklerle
karşılaştırılmasının, bir başka deyişle, bazı araştırmaların yapılması gerekir.
Bundan sonraki aşama, ifade ve fikirlerimizi daha belirli ve tam bir hale
getirmektir. Çoğu bilimsel kuramlar, tek bir araştırma projesinde tam anlamıyla
sınanamayacak tarzda karmaşık ve soyuttur. Böyle durumlarda araştırmayı olanaklı
kılabilmek için kuramdan bir veya daha fazla hipotez üretilir. Hipotez
değişkenler arasındaki ilişkileri açıklayan bir ifadedir. Hipotez kuramdan
türemesine rağmen ondan daha açık ve tamdır (Healey, s.3)
Örneğin,
önyargı ile değişik bölge insanları arasındaki ilişkiyi ortaya atan bir kuramı
sınamak istersek bu kavramlarla neyin kastedildiğini tam olarak belirlemek
durumundayız. Bölge insanı kavramını doğum yerine bakarak belirlemek çok fazla
güçlük çıkarmamasına rağmen, önyargı kavramını açıklığa kavuşturabilmek için
önemli ölçüde çaba gösterilmesi gerekir. Hele hele Türk sosyolojisinde önyargı
veya onun türleri konusunda araştırma veya çok fazla araştırma olmamasından
dolayı önyargının ne olduğunu tam olarak belirleyebilmek için olağanüstü bir
çaba gerekir (Karş. Healey, s. 3,4)
Tanımlamalar
yapıldıktan ve hipotez ve/veya hipotezler geliştirildikten sonra araştırma
sürecinin bir başka aşamasına geçilir. Bu aşama, veri toplama aşamasıdır. Bu
aşamada araştırmacı; olayın nasıl sınanacağı, nasıl seçileceği, değişkenlerin
tam olarak nasıl hesaplanacağı ve daha birçok benzer sorun konusunda karar
vermesi gerekir. Bu konularda karar verildikten sonra gözlemleme aşamasına
geçilir. Gözlemleme aşamasında gerçekte sosyal gerçeklik ölçülür. Bu ölçümün
yapılmasından önce ne arandığı konusunda net bir fikir bulunmalı ve
araştırmanın stratejisi iyi bir şekilde tanımlanmalıdır (Healey, s. 4).
Gözlemleme
aşamasında istatistikle yüz yüze gelinir. Daha somut bir deyişle, bilim
döngüsündeki gözlemleme aşamasının sonuna doğru büyük boyutlu sayısal nitelikte
bilgi ve verilerle karşı karşıya kalınır. Örneğin, 100 kişi ile yapılan bir
mülakatta eğer her bir deneğe 10 soru sorulmuşsa toplam 1000 ayrı bilgi parçası
ile uğraşmak durumunda kalınır. Böyle bir durumda bilgiyi analiz etmek ve
organize bir şekilde düzenlemek için sistemli bir yol bulunması gerekmekte olup
bu noktada istatistik büyük bir değer taşır. İstatistik, verilerle ne yapmamız
gerektiği konusunda araştırmacıya çok önemli çözüm yolları sunar (bkz., Healey,
s. 4).
Bu
noktada Healey, istatistik konusunda iki noktaya vurgu yapmaktadır. Yazarın
vurgu yaptığı birinci nokta; istatistiğin kritik bir önem taşımasıdır. Yazar bu
konuda şunları söylemektedir: İstatistik olmaksızın sayısal bir araştırma
yapmak imkansızdır. Sayısal bir araştırmanın yapılmadığı durumlarda ise, sosyal
bilimlerin gelişmesi oldukça büyük bir zarara uğrayacak, hatta gelişimi bile
duracaktır. İstatistiki tekniklerin uygulanması halinde veriler sonucunda
kuramlarımız daha açık bir hale gelecek ve şekillenecek, böylece sosyal dünyayı
daha iyi bir şekilde anlama olanağına kavuşacağız (Healey, s. 4).
Helay’in
vurgu yaptığı ikinci nokta; istatistiğin rolünün oldukça sınırlı olmasıdır.
Yazar bu durumun biraz da ikilem teşkil ettiğini ifade etmekte ve bu konuda
şunları söylemektedir: Wallace’nin bilim döngüsü grafiğinde de açık bir şekilde
görüleceği üzere, bilimsel araştırma karşılıklı olarak birbirine bağlı
aşamalardan geçmekte ve istatistiğin sadece gözlemleme aşamasıyla doğrudan bir
ilgisi bulunmaktadır. Herhangi bir istatistiksel analizin doğru bir şekilde
uygulanabilmesi için daha önceki aşamaların doğru ve tam bir şekilde
bitirilmesi şarttır. Eğer araştırmacı soracağı soruları niteliksiz bir şekilde
tasarlamış veya tasarım veya yönteminde çok ciddi hatalar yapmışsa en ileri
istatistiki yöntemler uygulasa bile yaptığı araştırma değersiz kalır.
İstatistik ne kadar faydalı bir yöntem olsa da, kavramsallaştırma, kapsamlı ve
dikkatli planlama veya kuram oluşturmanın yerini alamaz. Bir başka deyişle,
istatistik, niteliksiz bir şekilde tasarlandığı için batık olan bir araştırma
projesini, bataktan kurtaramaz. Daha yalın bir deyişle, istatistik, çöpü
değerli bir meta hale getiremez (Healey, s. 4, 5).
Diğer
yandan Healey, istatistiki tekniklerin doğru bir şekilde uygulanmamasının, çok
özenli bir şekilde yapılan bir araştırma projesinin kıymetini düşüreceğini
ifade etmektedir. Yazar, sadece, bütün aşamaları başarıyla tamamlanan sayısal
bir araştırma projesinin olguyu anlamamıza katkı sağlayabileceğini ifade etmektedir.
Yazar bu açıdan sosyal bilimcinin, kuram ve metodoloji konusunda olduğu gibi
istatistiğin kullanımı ve sınırları konusunda makul bir bilgiye sahip olmasının
mutlak bir gereklilik olduğunu ifade etmektedir (Healey, s. 5).
İstatistiki
analizin sonuna doğru, bilimsel araştırma sürecinin diğer bir aşamasına
geçilir. Bu aşamada temel olarak, kuramın doğru olup olmadığı temel ilgi
noktasıdır; bunun yanında, verilerdeki diğer eğilimlerinin de incelenmesi
gerekir. Veriler deşildikçe, gözleme dayalı ampirik kalıba uygun bazı
genellemelerin yapılması gerekir. Veriler araştırmacıyı başka sonuçlara
götürüyorsa kuramın yeniden gözden geçirilmesi gerekir (Healey, s. 5).
Veriler
ışığında kuramın yeniden kurulması halinde, kuramı sınamak için yeni bir
araştırma projesinin tasarlanması ve dairesel bilim döngüsünün yeniden
çevrilmesi gerekir. Bu durumda araştırmacılar yeni kuramla birlikte bilimsel
araştırmanın bütün süreçlerini başlatması gerekir. Söz konusu ikinci proje
sonunda da yeni bir araştırma yapılması veya kuramın yeniden düzenlenmesi
gereği ortaya çıkabilir ve araştırmacı yeni öneri veya bakış açıları getirene
kadar Wallace’nin dairesel bilim döngüsünü çevirmesi gerekir. Wallace’nin
dairesel bilim döngüsünün her çevrilmesinde olguları anlamak daha fazla iyileşecektir
(Healey, s. 5).
Healey,
yukarıda anlattığı araştırma sürecinin, bazı temel doğruları kendilerine ilham
gelerek keşfeden ve “buldum” (euroka!) diye bağıran bilim adamları için geçerli
olmadığını ifade etmektedir. Bununla birlikte, yazar, ilham sonucu doğru veya
yanlışlığı mutlak olan bir kuram keşfetmenin oldukça sınırlı olduğunu ifade
etmektedir. Yazar, normal olarak, bir kuramın doğru olup olmadığının
kanıtlarının zaman içerisinde oluşacağını ve sonul doğru kararı için uzun
yollar boyunca sıkı çalışma, araştırma ve tartışma süreçlerinden geçirilmesi
gerektiğini ifade etmektedir (Healey, s. 5, 6).
Wallace’nin
dairesel bilim döngüsünden de açık bir şekilde anlaşılacağı üzere kuram,
araştırmayı teşvik etmekte, araştırma ise kuramı şekillendirmektedir. Teori ve
araştırma arasındaki sürekli olan bu etkileşim bilimin can damarını teşkil
etmekte ve sosyal dünyayı anlamak bakımından bir dönüm noktası oluşturmaktadır.
Kuram ve araştırma arasındaki ilişki birçok yön ve seviyelerden
oluşabilmektedir. İstatistik bu iki alanının kesişim noktalarından sadece
birisidir. İstatistik; verileri değerlendirmede, eğilimleri ve ilişkileri
belirleme ve irdelemede, genellemeler yapmada ve kuramları gözden geçirme ve
geliştirmede, temel katkı sağlayıcıdır. Kısacası istatistik, araştırma
sürecinin ayrılmaz bir aracını oluşturur. İstatistik olmadan kuram ile
araştırma arasındaki kesişim sağlamak oldukça güç olacak ve sosyal bilimlerin
gelişimi büyük bir yara alacaktır (bkz., Healey, s. 6).
Hasan Dursun
Kaynakça : Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı 64 (2006), sf. 268-277
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder