T.C. YARGITAY Ceza Genel Kurulu 2018/270 E. - 2020/498 K. Tarih: 03.12.2020

Bir matematikçi Öklid’in teoremlerini nasıl kabul ediyor ise, bir hukukçu da yukarıda açıklamaya çalıştığımız yorum ilkelerini o şekilde kabul etmelidir. Öklid’in 'bir üçgende büyük açı karşısındaki kenar, diğer kenarlardan büyüktür' şeklindeki teoremi nasıl apaçık doğru ise, nasıl bu teorem 2300 yıldır bütün matematikçiler tarafından doğru olarak kabul ediliyor ve uygulanıyor ise, hukukta 'istisnalar dar yorumlanır' ilkesi de o derece apaçık doğru bir ilkedir ve bütün hukukçular tarafından doğru olarak kabul edilip uygulanmalıdır. T.C. YARGITAY Ceza Genel Kurulu 2018/270 E. - 2020/498 K. Tarih: 03.12.2020

3 Haziran 2021 Perşembe

Hukuk Biliminde İstatistiğin Önemi

Hukuk biliminde istatistiğin önemine temas etmeden önce istatistiğin tanımı, rolü ve kullanımı üzerinde durulması yerinde olacaktır. İstatistiğin çok farklı tanımları yapılmaktadır. Webster’s New Collegaite Dictionary adlı sözlük; istatistiği, büyük boyutlu sayısal verileri toplama, analiz etme, yorumlama ve sunum işiyle uğraşan bir matematik dalı olarak tanımlamaktadır. Kendall ve Stuart; istatistiği, ana kütlenin belirli bir oranını hesaplayarak veya sayarak elde edilmiş verilerle uğraşan bilimsel yöntem olarak tanımlamıştır. Fraser; deney ve istatistiki uygulamalar üzerinde durarak istatistiği, deney veya süreçlerden elde edilen sonuçlardan çıkarım elde etme yöntemiyle uğraşmak olarak tanımlamıştır. Freund; belirsizlik durumlarında karar almanın gerçek bilimini istatistiğin oluşturduğunu ifade etmektedir. Mood ve diğerleri ise istatistiği, bilimsel yöntemin teknolojisi olarak adlandırmakta ve istatistiğin araştırma ve deneylerin tasarımı ile yorum konularıyla uğraştığını ifade etmektedirler. Söz konusu istatistik tanımları her ne kadar farklı olsa da, Mendenhall ve diğerlerinin belirttiği üzere tanımlarda bir takım ortak unsurlar bulunmaktadır. İstatistik tanımında ortak unsurlardan birisi; çıkarım elde etmek ereğiyle verilerin toplanmasıdır. Mendenhall ve diğerlerine göre her bir tanım; bir kümenin özelliği hakkında bir çıkarım elde etmek amacıyla büyük boyutlu ana kütleden bir alt küme oluşturarak olgusal veya kavramsal nitelikte veri toplama faaliyetinin bulunması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Mendenhall ve diğerleri bu açıdan istatistiği; ereği çıkarım olan bir bilgi teorisi olarak tanımlamaktadırlar (Mendenhall ve diğerleri, s. 1, 2).

İstatistiğin etkisi yaşamı öyle kuşatmaktadır ki, hemen herkes yaşamında istatistiği kullanmakta ve istatistiğin uygulamalarından etkilenmektedir. İstatistik yaygın olarak sayısal veri anlamında kullanılır. Örneğin, yaşam istatistikleri denilince doğum, ölüm, evlilik, boşanma ve bulaşıcı hastalıkları taşıyanların sayısı; iş ve ekonomi istatistikleri denilince istihdam, üretim, fiyat ve satışlardaki sayısal veriler; sosyal istatistikler ise konut sayısı, suç ve çocuk suçluluğu, eğitim, sosyal güvenlik ve sosyal yardımlardan faydalananların sayısı gibi sayısal verileri içerir (Neter, Wasserman ve Whitmore, s. 1).

Özel bir alan olarak istatistiğin ek bir takım anlamları da bulunmaktadır. Bu anlamada istatistik; veri toplama, sunma ve analiz etme ile verilerin kullanılmasının yöntemidir. “Rakamlar yalan söylemez” tümcesine toplum tarafından fazla güvenilmemektedir. Toplumun rakamlara güven duymamasını olağan karşılamak gerekir. Gerçekten de rakamlar doğru olmadığı, düzgün sunulamadığı veya doğru bir şekilde analiz edilemediği müddetçe son derece tehlikeli sonuçlara ulaşılabilmektedir. Hepimiz istatistiğin tüketicisi konumunda bulunduğumuzdan yalnızca profesyonel istatistikçilerin değil, herkesin en azından istatistiki yöntemler konusunda temel bilgiye sahip olması gerekir (Neter, Wasserman ve Whitmore, s. 1)

Antik çağlardan bu yana önemli görevleri bulunan istatistiğin rolü günümüzde daha da fazla bir hale gelmiştir. İstatistiki veriler yüzyıllardır hükümetler tarafından yönetime yardımcı olmak amacıyla kullanılmıştır. Antik çağlarda istatistik, askeri hizmete ve vergiye tabi olan kimseleri belirlemek amacıyla toplanmıştır. Orta çağdan sonra, Batı Avrupa ülkeleri, yaşam istatistikleri toplama yoluna gitmişlerdir. Bunun nedeni, salgın hastalıkların nüfusu azaltacağı endişesidir. Çünkü o dönemde, nüfus azlığının, o ülkenin siyasi ve askeri gücünü azaltacağına inanılmaktaydı. Orta çağda yaşam istatistikleri, kilise kayıtları, evlilik ve cenaze törenlerinden elde edilmiştir. Batı Avrupa ülkeleri, 16. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar; tecimsel (merkantalist) fikirlerin etkisi altında kalarak siyasi amaçlar için ekonomik güç elde etmeye çalışmışlar, bu yüzden rakamları daha çok; dış ticaret, üretim ve gıda arzı gibi ekonomik konularda toplamışlardır (Neter, Wasserman ve Whitmore, s. 2).

Günümüzde, değişik nedenler için toplanan, türlere ayrılan, biriktirilen ve düzenlenen veri ve çağcıl bilgi sistemleri, kişilerin ve kurumların faaliyetlerini etkin bir şekilde yürütebilmeleri için gerekli olan istatistiki bilgiyi sunmaktadır. Günümüzde, yoğun bir şekilde kullanılan bilgisayarların da yardımıyla veri toplama, depolama ve düzenleme yapmak kolaylaşmış, bu durum ise istatistiki yöntemler ve veri analizinde hızlı gelişmelere yol açmıştır (Neter, Wasserman ve Whitmore, s. 2).

İstatistiki kavramlar (concept); insan faaliyetlerinin yürütüldüğü hemen her alanda yoğun bir etki doğurmuş ve fizik, genetik, meteoroloji, ekonomi gibi bazı bilimlerin temel prensipleriyle ayrılmaz bir bağ oluşturmuştur. Kamuda ve iş yaşamında daha iyi bir yönetim düzenine kavuşulması, tarımsal ürünlerin geliştirilmesi, uzay aracı tasarımı, trafik kontrolü planlaması, salgın hastalık tahmini gibi değişik alanlarda istatistiki yöntemler kullanılmaktadır. Fen ve sosyal bilim öğrencileri daha iyi bir bilim adamı olmak, ekonomi öğrencileri daha iyi bir ekonomist olmak, kamu yönetimi öğrencileri de daha etkin bir yönetici olmak için istatistik çalışmaktadır (Neter, Wasserman ve Whitmore, s. 2).

Özel sektör, kamu veya serbest meslek, kısacası hangi alanda olursa olsun kariyer yapmaya çalışan herkes için temel istatistik bilgisine sahip olmak şarttır. İstatistik sayesinde kapsamlı veri ağlarından doğru çıkarmalar yapılmakla kalınmamakta, bunun yanında doğru zamanlı sunulan veriler değerlendirilerek önlem alınması yoluna gidilmekte veya eyleme geçilmektedir. Yakın zamanlara kadar, istatistik, geçmiş olayların kaydedilmesi için tutulmaktaydı. Bu şekilde tutulan istatistikler mevcut sorunlara bir bakış açısı getirmeyi hedeflese de, vurgusu daha çok geçmişe yönelik bulunmaktaydı. Günümüzde tutulan sayısal verilerin kayıt özelliği önemli bir yer işgal etmesine rağmen, sayısal verilerin toplanmasındaki asıl erek; planlama ve kontrolü, veri toplama sistemlerini, veriyi olanaklı olduğu kadar güncel tutmak demek olan veri deposunu geliştirmektir. Bunun gibi, günümüzde yapılan istatistiki analizler de, temel olarak geçmişten ziyade şimdiki durum ve gelecekle ilgilidir (Neter, Wasserman ve Whitmore, s. 2).

Günümüzde istatistiğin gittikçe artan oranda kullanılmasının bir başka nedeni, değerlendirme yapmak ve karar vermenin en nesnel ve bilimsel temelini istatistiğin oluşturmasıdır. Çağcıl firmalar, kendi firmalarının çalışma tarzı hakkında olgusal bilgi edinebilmek ve kendilerini kuşatan sosyal, ekonomik ve çevresel dışsallıkları öğrenebilmek için istatistiki verilere oldukça fazla bağımlıdırlar. İstatistiki veri; kısa, özgün, nesnel olarak analize elverişli ve kıyaslama yapmaya olanak sağlayıcıdır. Bu yüzden istatistik; alternatifler arasında seçim yapma, hedef belirleme, performans değerlendirme, ilerlemeyi hesap etme ve zayıflıkları belirleme gibi anahtar nitelikteki kurumsal fonksiyonlar açısından oldukça faydalı bir konumda bulunmaktadır (Neter, Wasserman ve Whitmore, s. 3). İstatistiğin tanımı, rolü ve kullanımı hakkında yapılan bu değerlendirmeden sonra, istatistiğin sosyal bilimlerde ve sosyal bir bilim olan hukuktaki önemi üzerinde durulacaktır.

Bilindiği üzere sosyal bilimler ve bu arada hukuk, insan ve toplumu anlamayı amaç edinen bilimlerdir. Bu nedenle, kendisine insanı konu almış bulunan sosyal bilimlerde sayı ve istatistiğin önemi olup olmadığı sorgulanabilir. Sosyal bilimlerde istatistiğin önemi ilk bakışta, sosyal bilimlerdeki araştırma sürecine bakılarak kolayca anlaşılabilir. Sosyal bilimciler; fikir ve kuramlarını araştırma yaparak kanıtlamaya çalışırlarsa yaptıkları çalışmalar, bilimsel çalışma niteliğini kazanır. Araştırma geniş anlamda; kuramları sınama, fikirleri kanıtlama veya sorulara yanıt vermek amacıyla bilginin sistemli ve dikkatli bir şekilde toplanması faaliyetidir. Araştırma; çok farklı türde görünüm gösterebilen disiplinli bir sorgulamadır. Yapılan araştırmada toplanan bilgi sayısal bir nitelikte ise istatistiki analiz yöntemi kullanılır. Sayısal bilgiye veri (data) adı verilmekte ve istatistiğin temel ereğini sayısal verilerin kullanılması ve analiz edilmesi oluşturmaktadır. Bu bağlamda istatistik, sosyal bilimciler tarafından sorulara yanıt vermek veya kuramları sınamak için kullanılan matematik tekniği kümeleridir (bkz., Healey, s. 1).

Sosyal bilim araştırmalarında verileri kullanmanın neden önemli olduğu sorusu sorulabilir. Bu bağlamda, itiraf edilmeli ki sosyal bilimlerde önemli ve dönüm noktası oluşturan birçok çalışma herhangi bir istatistiki teknik kullanmamıştır. Bir başka deyişle, bu tip çalışmalar için veri ve istatistik pek fazla bir önem taşımamakta veya bu tip çalışmalara bir takım sayısal verilerin eklenmesi, çalışmanın kalitesine herhangi bir etkide bulunmamaktadır. Bununla birlikte; araştırmacılar için veri, en fazla güvenilir bir bilgi kaynağı oluşturmakta ve özel bir dikkat ve ihtimamı hak etmektedir. Gerçekten de, dikkatli bir şekilde toplanan ve iyice analiz edilen veri; kuram oluşturma ve bilgiyi derinleştirmek açısından en kuvvetli ve nesnel bir temel oluşturmaktadır. Bir başka deyişle, sağlam veri temeline oturmayan sosyal çalışmalar bilim ismini alma hakkını kaybetmekte ve insanlık için daha az bir değer taşımaktadır (Healey, s. 1).

Bu açıdan sosyal bilimlerin, bilgiyi geliştirebilmek için yoğun bir şekilde veri kullanması şarttır. Bununla birlikte verilerin veya bilginin tek başına yeterli olmadığı kesindir. Daha somut bir deyişle, en nesnel ve dikkatli bir şekilde toplanan sayısal bilgiler bile tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Araştırmacı istatistiki teknikleri kullanmalıdır. Bir başka deyişle, faydalı olunabilmesi için verilerin organize edilmesi, değerlendirilmesi ve analiz edilmesi gerekir. İstatistiki analizin temel prensiplerini iyice anlamadan araştırmacının verileri anlamlaştırabilmesi olanaklı değildir. İstatistiki teknikler doğru bir şekilde uygulanmazsa, veri; sessiz ve faydasız bir şekilde kalacaktır (Healey, s. 1,2)

İstatistik, sosyal bilimler için ayrılmaz bir araç niteliğindedir. İstatistik, araştırmacı için fikirleri değerlendirmede, kuramı sınamada ve doğruyu belirlemede oldukça faydalı teknikleri sunmaktadır (Healey, s. 2).

İstatistiğin araştırma sürecinde önemini göstermek için aşağıdaki grafiğe bakmak yeterli olacaktır;

Grafik:                                                Kuram

Ampirik Genelleştirme                                   Hipotez

Gözlem

Bu grafik; bilimsel bir araştırma sürecinin değişik aşamalarını göstermektedir. Söz konusu grafik, Walter Wallace’nin özgün düşüncesinden doğmuş olup bilgiye dayalı bir bilimin nasıl doğup büyüdüğünü göstermesi açısından son derece önemlidir. Bu grafikten de açıkça anlaşılacağı üzere bilimsel bilgi dairesel bir süreç halinde işlemekte ve bu süreçte kuram ve araştırma sürgit bir şekilde birbirine şekil vermektedir. İstatistik; kuram ve araştırmanın birbirini kestiği en önemli araçtır (Healey, s. 2).

Bilim döngüsü olarak adlandırılan bu grafik yakından incelendiğinde şu hususlar dikkati çekmektedir. Dairesel bir boyutta bulunan söz konusu grafiğin en üst kısmına bakıldığında kuram kavramıyla karşılaşmaktayız. Kuram; olgular arasındaki ilişkinin açıklanması olarak tanımlanabilir. Bu tanım oldukça akademik ve resmi bir nitelik taşısa da, günlük yaşamda sıradan bir insan bile sık sık çeşitli olayları kuramlaştırmaktadır. Örneğin, bazı insanların önyargılı davranmasına nelerin neden olduğu, çocuklara kötü muameleye, yoksulluğa, savaşa veya başarıya nelerin yol açtığını merak eder ve söz konusu olguları açıklamak için çeşitli açıklamalar getiririz. Günlük yaşamda ortaya attığımız kuram ile bilimsel bir kuram arasındaki temel fark, ikincilerin sıkı bir sınama sürecinden geçirilmesidir (Healey, s. 2).

Kuram; değişkenler arasındaki nedensellik ilişkisi şeklinde de tanımlanabilmektedir. Değişken durumdan duruma farklı değer alan bir özelliktir. Değişkenlere örnek olarak, cinsiyet, yaş, gelir veya siyasi parti üyeliği verilebilir. Herhangi bir somut teoride bazı değişkenler neden olarak saptanırken bazı değişkenler sonuç veya etki olarak belirlenir. Bilim dilinde nedenler bağımsız değişkenler olarak tanımlanırken, sonuçlar bağımlı değişken olarak tanımlanır (Healey, s. 3).

Bir kuramın doğru veya yanlış olduğunu bilebilmek için kuramın gerçeklerle karşılaştırılmasının, bir başka deyişle, bazı araştırmaların yapılması gerekir. Bundan sonraki aşama, ifade ve fikirlerimizi daha belirli ve tam bir hale getirmektir. Çoğu bilimsel kuramlar, tek bir araştırma projesinde tam anlamıyla sınanamayacak tarzda karmaşık ve soyuttur. Böyle durumlarda araştırmayı olanaklı kılabilmek için kuramdan bir veya daha fazla hipotez üretilir. Hipotez değişkenler arasındaki ilişkileri açıklayan bir ifadedir. Hipotez kuramdan türemesine rağmen ondan daha açık ve tamdır (Healey, s.3)

Örneğin, önyargı ile değişik bölge insanları arasındaki ilişkiyi ortaya atan bir kuramı sınamak istersek bu kavramlarla neyin kastedildiğini tam olarak belirlemek durumundayız. Bölge insanı kavramını doğum yerine bakarak belirlemek çok fazla güçlük çıkarmamasına rağmen, önyargı kavramını açıklığa kavuşturabilmek için önemli ölçüde çaba gösterilmesi gerekir. Hele hele Türk sosyolojisinde önyargı veya onun türleri konusunda araştırma veya çok fazla araştırma olmamasından dolayı önyargının ne olduğunu tam olarak belirleyebilmek için olağanüstü bir çaba gerekir (Karş. Healey, s. 3,4)

Tanımlamalar yapıldıktan ve hipotez ve/veya hipotezler geliştirildikten sonra araştırma sürecinin bir başka aşamasına geçilir. Bu aşama, veri toplama aşamasıdır. Bu aşamada araştırmacı; olayın nasıl sınanacağı, nasıl seçileceği, değişkenlerin tam olarak nasıl hesaplanacağı ve daha birçok benzer sorun konusunda karar vermesi gerekir. Bu konularda karar verildikten sonra gözlemleme aşamasına geçilir. Gözlemleme aşamasında gerçekte sosyal gerçeklik ölçülür. Bu ölçümün yapılmasından önce ne arandığı konusunda net bir fikir bulunmalı ve araştırmanın stratejisi iyi bir şekilde tanımlanmalıdır (Healey, s. 4).

Gözlemleme aşamasında istatistikle yüz yüze gelinir. Daha somut bir deyişle, bilim döngüsündeki gözlemleme aşamasının sonuna doğru büyük boyutlu sayısal nitelikte bilgi ve verilerle karşı karşıya kalınır. Örneğin, 100 kişi ile yapılan bir mülakatta eğer her bir deneğe 10 soru sorulmuşsa toplam 1000 ayrı bilgi parçası ile uğraşmak durumunda kalınır. Böyle bir durumda bilgiyi analiz etmek ve organize bir şekilde düzenlemek için sistemli bir yol bulunması gerekmekte olup bu noktada istatistik büyük bir değer taşır. İstatistik, verilerle ne yapmamız gerektiği konusunda araştırmacıya çok önemli çözüm yolları sunar (bkz., Healey, s. 4).

Bu noktada Healey, istatistik konusunda iki noktaya vurgu yapmaktadır. Yazarın vurgu yaptığı birinci nokta; istatistiğin kritik bir önem taşımasıdır. Yazar bu konuda şunları söylemektedir: İstatistik olmaksızın sayısal bir araştırma yapmak imkansızdır. Sayısal bir araştırmanın yapılmadığı durumlarda ise, sosyal bilimlerin gelişmesi oldukça büyük bir zarara uğrayacak, hatta gelişimi bile duracaktır. İstatistiki tekniklerin uygulanması halinde veriler sonucunda kuramlarımız daha açık bir hale gelecek ve şekillenecek, böylece sosyal dünyayı daha iyi bir şekilde anlama olanağına kavuşacağız (Healey, s. 4).

Helay’in vurgu yaptığı ikinci nokta; istatistiğin rolünün oldukça sınırlı olmasıdır. Yazar bu durumun biraz da ikilem teşkil ettiğini ifade etmekte ve bu konuda şunları söylemektedir: Wallace’nin bilim döngüsü grafiğinde de açık bir şekilde görüleceği üzere, bilimsel araştırma karşılıklı olarak birbirine bağlı aşamalardan geçmekte ve istatistiğin sadece gözlemleme aşamasıyla doğrudan bir ilgisi bulunmaktadır. Herhangi bir istatistiksel analizin doğru bir şekilde uygulanabilmesi için daha önceki aşamaların doğru ve tam bir şekilde bitirilmesi şarttır. Eğer araştırmacı soracağı soruları niteliksiz bir şekilde tasarlamış veya tasarım veya yönteminde çok ciddi hatalar yapmışsa en ileri istatistiki yöntemler uygulasa bile yaptığı araştırma değersiz kalır. İstatistik ne kadar faydalı bir yöntem olsa da, kavramsallaştırma, kapsamlı ve dikkatli planlama veya kuram oluşturmanın yerini alamaz. Bir başka deyişle, istatistik, niteliksiz bir şekilde tasarlandığı için batık olan bir araştırma projesini, bataktan kurtaramaz. Daha yalın bir deyişle, istatistik, çöpü değerli bir meta hale getiremez (Healey, s. 4, 5).

Diğer yandan Healey, istatistiki tekniklerin doğru bir şekilde uygulanmamasının, çok özenli bir şekilde yapılan bir araştırma projesinin kıymetini düşüreceğini ifade etmektedir. Yazar, sadece, bütün aşamaları başarıyla tamamlanan sayısal bir araştırma projesinin olguyu anlamamıza katkı sağlayabileceğini ifade etmektedir. Yazar bu açıdan sosyal bilimcinin, kuram ve metodoloji konusunda olduğu gibi istatistiğin kullanımı ve sınırları konusunda makul bir bilgiye sahip olmasının mutlak bir gereklilik olduğunu ifade etmektedir (Healey, s. 5).

İstatistiki analizin sonuna doğru, bilimsel araştırma sürecinin diğer bir aşamasına geçilir. Bu aşamada temel olarak, kuramın doğru olup olmadığı temel ilgi noktasıdır; bunun yanında, verilerdeki diğer eğilimlerinin de incelenmesi gerekir. Veriler deşildikçe, gözleme dayalı ampirik kalıba uygun bazı genellemelerin yapılması gerekir. Veriler araştırmacıyı başka sonuçlara götürüyorsa kuramın yeniden gözden geçirilmesi gerekir (Healey, s. 5).

Veriler ışığında kuramın yeniden kurulması halinde, kuramı sınamak için yeni bir araştırma projesinin tasarlanması ve dairesel bilim döngüsünün yeniden çevrilmesi gerekir. Bu durumda araştırmacılar yeni kuramla birlikte bilimsel araştırmanın bütün süreçlerini başlatması gerekir. Söz konusu ikinci proje sonunda da yeni bir araştırma yapılması veya kuramın yeniden düzenlenmesi gereği ortaya çıkabilir ve araştırmacı yeni öneri veya bakış açıları getirene kadar Wallace’nin dairesel bilim döngüsünü çevirmesi gerekir. Wallace’nin dairesel bilim döngüsünün her çevrilmesinde olguları anlamak daha fazla iyileşecektir (Healey, s. 5).

Healey, yukarıda anlattığı araştırma sürecinin, bazı temel doğruları kendilerine ilham gelerek keşfeden ve “buldum” (euroka!) diye bağıran bilim adamları için geçerli olmadığını ifade etmektedir. Bununla birlikte, yazar, ilham sonucu doğru veya yanlışlığı mutlak olan bir kuram keşfetmenin oldukça sınırlı olduğunu ifade etmektedir. Yazar, normal olarak, bir kuramın doğru olup olmadığının kanıtlarının zaman içerisinde oluşacağını ve sonul doğru kararı için uzun yollar boyunca sıkı çalışma, araştırma ve tartışma süreçlerinden geçirilmesi gerektiğini ifade etmektedir (Healey, s. 5, 6).

Wallace’nin dairesel bilim döngüsünden de açık bir şekilde anlaşılacağı üzere kuram, araştırmayı teşvik etmekte, araştırma ise kuramı şekillendirmektedir. Teori ve araştırma arasındaki sürekli olan bu etkileşim bilimin can damarını teşkil etmekte ve sosyal dünyayı anlamak bakımından bir dönüm noktası oluşturmaktadır. Kuram ve araştırma arasındaki ilişki birçok yön ve seviyelerden oluşabilmektedir. İstatistik bu iki alanının kesişim noktalarından sadece birisidir. İstatistik; verileri değerlendirmede, eğilimleri ve ilişkileri belirleme ve irdelemede, genellemeler yapmada ve kuramları gözden geçirme ve geliştirmede, temel katkı sağlayıcıdır. Kısacası istatistik, araştırma sürecinin ayrılmaz bir aracını oluşturur. İstatistik olmadan kuram ile araştırma arasındaki kesişim sağlamak oldukça güç olacak ve sosyal bilimlerin gelişimi büyük bir yara alacaktır (bkz., Healey, s. 6).

Hasan Dursun

Kaynakça : Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı 64 (2006), sf. 268-277

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bilimsel Araştırmada Etik Problemler

Geçmişten günümüze insanlık tarihi boyunca bilimsel araştırmalar insanlığın çizgisine yön vermiştir. Yapılan araştırmalar kimi zaman insanlı...