Sosyal bilimler alanında son yıllarda yapılan çalışmalar kabaca tarandığında, giderek artan sayıda araştırmanın ya bütünü ile nitel bir metodolojiyi takip ettiği ya da nicel araştırma metodolojisinin bir tamamlayıcısı ve yordayıcısı olarak kullanıldığı görülmektedir. Aslında bu durum sosyal bilimlerin doğası göz önüne alındığında hiç de şaşırtıcı değil, bilakis bu alanda yapılan araştırmaların varabileceği doğal bir (şimdilik) son nokta olması itibari ile beklenen bir gelişmedir. Çünkü, sosyal bilimler, insan davranışlarını sosyal bir çevrede anlamlandırıp yorumlamayı gerektiren bilim dallarından oluştuğuna göre, alan araştırmaları fen bilimlerinde olduğu gibi olguları etkileyebilecek tüm dış faktörlerden soyutlanmış, (laboratuar gibi) steril bir çalışma ortamında gerçekleştirilemez. Tam tersine, sosyal bilimlerde tüm olgular ve olaylar yumağından çıkarımlar yapılarak belirli sonuçlara varılmak istendiğinden, diğer bir ifade ile, bir olgu diğer tüm olgu ve olaylar yumağında bir anlam ve değer kazandığından, nitel çalışmalar bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu bakış açısından hareket edildiğinde nitel
araştırmayı “... araştırmacının kendiliğinden, doğal olarak oluşan olguları tüm
karmaşıklığı içinde incelemesi, irdelemesi” olarak ifade etmek mümkündür
(Fraenkel ve Warren, 2000: 669). İşte bu bilgi ve beceri isteyen araştırma
sürecine hakim olabilmek için gereken alt yapıyı okuyuculara sunmak üzere
hazırlanmış bir giriş kitabı niteliğindeki Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma
Yöntemleri’nin lisans ya da lisans üstü düzeyde öğrenim gören öğrenciler ile
araştırmacılar için bir baş ucu kitabı olduğu söylenebilir.
İlk baskısı 2000 yılında okuyucusu ile buluşan
kitabın bu geliştirilmiş ve güncelleştirilmiş 5. baskısı toplam 15 bölümden
oluşmakta ve sistemli bir şekilde nitel araştırma yöntemlerinin doğuşundan
başlayarak her evresini tanıtmakta ve örneklerle somutlamakta.
Bilimsel Araştırma Yöntemlerinde Temel
Dönüşümler adını taşıyan birinci bölüm modern bilimsel yaklaşımın kısa
tarihçesini ve yaşanan farklılaşmaların sosyal bilimlerdeki araştırma
perspektifini nasıl etkilediğini ortaya koyuyor. Bu uzun ve karmaşık süreç
hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak isteyen okuyucuların başvurabileceği
benzer araştırma yöntemleri kitapları (örneğin Kuş, 2003; Geray, 2004) olmakla
birlikte Yıldırım ve Şimşek tarafından kaleme alınan bu ilk bölümde felsefenin
bilimsel düşünceyi ve buna bağlı araştırma yaklaşımlarını nasıl etkilediği son
derece yalın bir dille okuyucuya aktarılmış. Özellikle konuya yabancı okuyucuyu
kavramlar içine boğmayacak özlü bir anlatım yolu seçilmiş. Rönesans ile
başlayan pozitivist/akılcı paradigmanın 20. yüzyılın başlarından itibaren pozitivist
ötesi/yorumlamacı paradigmaya doğru evrildiğini ifade eden yazarlar, yaşanan
‘bilimsel devrim’ e işaret ediyorlar. “[B]elirli bir zamandaki bilimsel
toplulukça kabul edilmiş yöntem, problem alanı ve çözüm standartlarının
kaynağı” (Kuş, 2003: 63) olarak açıklanabilecek paradigmaların değişmesinin
sosyal bilimlerdeki yansımasını ise “...sosyal bilimler artık yavaş yavaş fen
bilimlerinin kavramları ve yöntemleri yanında, kendi doğasına özgü kavramlar ve
araştırma yöntemleri bulmaya başlamaktadır” şeklinde dile getiren Yıldırım ve
Şimşek (s. 30), “[s]osyal olgular, sosyal davranışı belirleyen genellenebilir
yasalar türetmek yoluyla değil, bir durumun kendine özgü boyutlarının
ayrıştırılması ile” (s. 29) anlaşılabileceğini ve bunun da farklı araştırma
yöntemleri ve teknikleri gerektirdiğini belirtiyorlar.
Bu bölüm bu iki temel felsefi
yaklaşımın yani pozitivist paradigma ile pozitivist ötesi/yorumlamacı
paradigmanın temel nitelikleri ile temel dönüşümlerinin karşılaştırmasını
içeren ve bir anlamda tüm bölümü özetleyen iki tablo ile son buluyor.
Birinci bölümün içerisinde de ele
alınabilecek Nitel Araştırmanın Bilimsel Araştırma Geleneği İçindeki Yeri
isimli ikinci bölüm pozitivist ötesi/yorumlamacı paradigmanın kuramsal
temellerine ışık tutuyor. Bu bölümde antropolojiden, humanistik psikolojiye,
sosyolojiden dilbilime dek bir dizi bilimsel alanın nitel araştırma yönteminin
oluşumuna yaptıkları katkılar kısaca irdelendikten sonra her bir disiplinin ne
tür araştırma yaklaşımları/yöntemleri kullandığı ve bunların nitel
araştırmalarla örtüşen yönleri kısa açıklamalarla okuyucuya sunulmakta. Bu
bölümde ayrıca nitel araştırmaların özellikleri ve nicel araştırma yöntemleri
ile bir karşılaştırmasına da yer verilmiş. Bir anlamda bölüm içinde bir bölüm
daha oluşturulmuş.
Birbirine organik olarak bağlı ve tek
bir bölüm olarak değerlendirilebilecek bu iki bölümden sonra kitabın en dikkat
çekici bölümlerinden biri olan üçüncü bölümde ise Kültür Analizi, Olgubilim,
Kuram Oluşturma, Durum Çalışması ve Eylem Araştırması nitel araştırma
desenlerinin tek tek ele alınarak ‘temel özellikleri ve farklı boyutları’ ile
irdelendiği görülüyor. Araştırma desenini kısaca araştırmanın odağı, veri
toplama teknikleri ve veri analiz gibi araştırma evrelerinin birbiriyle tutarlı
olmasına rehberlik eden bir strateji olarak özetleyen Yıldırım ve Şimşek (s.
69) her bir desenin ne olduğunu, ne tür problemler üzerine yoğunlaştığını,
temel araştırma amaçlarının neler olabileceğini, hangi veri toplama araçlarının
kullanılabileceğini ortaya koyarak örneklerle somutluyorlar. Desenlere ilişkin
tartışmalar, veri analizinin nasıl olabileceği ve sonuçların nasıl sunulacağına
ilişkin öneriler ile noktalanıyor. Yazarlar bu bölümü nitel araştırma
desenlerinin sözü edilen boyutlarıyla karşılaştırıldığı bir tabloyla
özetleyerek bitiriyorlar (bkz. s.79). Özet tablosunun da ortaya koyduğu gibi bu
bölümde desenler belirli noktalar üzerinden irdelenerek sistemli bir şekilde
okuyucuya sunulmakta ancak bu başlıklar açık bir şekilde bölüm içinde
kullanılmamakta. Dolayısıyla, bu alt başlıkların bölüm içerisinde de işlevsel
olarak kullanılması nitel araştırma yöntemlerine yabancı lisans ya da lisansüstü
öğrencileri için daha kolay bir okumaya fırsat verebileceği düşünülebilir.
Üçüncü bölümde farklı araştırma
desenleri üzerinden oluşturulmaya çalışılan temel nitel araştırma stratejisinin
dördüncü bölümde tüm evreleriyle ele alınıp açıklandığı görülüyor. Karasar’ın
da ifade ettiği gibi bilimsel yöntem sonuç itibari ile “uygulandığında, bilime
katkı getirmiş ve getireceğine güvenilen” belli süreçleri içerir (2003:12).
Yazarlar da nitel araştırmaların takip ettiği süreci ‘Nitel Araştırma Döngüsü’
adını verdikleri bir model ile açıklama yoluna gitmekteler. Merkezinde
araştırma probleminin yer aldığı döngüde diğer tüm süreçlerin hem araştırma
problemi ile hem de kendilerinden önceki ve sonraki süreçlerle karşılıklı
etkileşim halinde olduğunun vurgusunu yapan Yıldırım ve Şimşek “...
araştırmanın başında oluşturulan kavramsal ve yöntemsel yapı süreç içerisinde
değişiklere uğrayabilir. Yani, araştırma süreci içerisinde araştırmanın yönü
değişebilir, yeni problemler ortaya çıkabilir ve yeni yöntemlere başvurulması
gerekebilir” temel düşüncesinden hareketle nitel araştırmanın doğrusal bir
süreci değil döngüsel bir süreci takip ettiğini belirtiyorlar. Bu bölümde
ayrıca bu araştırma evrelerinden biri olan soru sorma bir alt bölüm olarak daha
derinlemesine irdelenerek, örneklerle destekleniyor.
Şüphesiz, nicel ve nitel araştırmanın
ayrıştıkları temel noktalardan biri de örneklem seçimidir. Nitel araştırmalarda
temel amaç seçilen örneklemden hareketle evrene ilişkin genellemeler yapmak
olmadığından nicel araştırmalarda kullanılan örnekleme yöntemleri farklı
şekillerde kullanılmaktadır. Dolayısıyla, kitabın beşinci bölümü bu kritik
süreci açıklamakta. Olasılık temelli örnekleme yöntemleri hem nicel hem de
nitel gelenekler içerisinde karşılaştırılıp açıklandıktan sonra nitel araştırma
yaklaşımının bir ürünü olan amaçlı örnekleme yöntemlerinin örneklerle
tartışıldığı görülüyor.
Yazarlar beşinci bölümü takip eden
beş bölümde nitel araştırmalarda kullanılan Görüşme; Odak Grup Görüşmesi;
Gözlem; Doküman İncelemesi ve Mecazlar Yoluyla Veri Toplama yöntemlerini
irdelemişler. Bu bölümler içinde okuyucuyu heyecanlandırabilecek en dikkat
çekici bölümler ise Odak Grup Görüşmesi ile Mecazlar Yoluyla Veri Toplama
yöntemleri. Araştırma yöntemleri üzerine yazılmış kitaplarda sıklıkla
karşılaşılan diğer yöntemlerin yanında bu iki yöntemin araştırmacılara farklı
ilhamlar vereceği şüphesiz. Odak Grup Görüşmesinin tartışıldığı bölüm
yazarlardan Şimşek’ in de yer aldığı ve bu yöntemin kullanıldığı bir
araştırmadan verilen örnek ile son buluyor. Bir başka örnek çalışmayı Kuş’da
(2003) da bulmak mümkün. Benzer şekilde Mecazlar Yoluyla Veri Toplama yöntemi
için de yine Şimşek’ in yürüttüğü bir araştırma kısaca özetlenmiş.
Yöntemlerin tartışıldığı bu
bölümlerin genel olarak bir analizi yapıldığında, hepsinin dördüncü bölümde
ifade olunan nitel araştırma sürecinin evreleri dikkate alınarak tasarlandığı
görülüyor. Bu da her hangi bir yöntemi kullanmak isteyen araştırmacılar için
bir izlek oluşturuyor ve dolayısıyla yapılan açıklamaların ışığında bir
araştırma tasarlamayı mümkün kılıyor.
Nitel araştırmaların en zor evrelerinden biri
de toplanan verilerin analiz edilmesi sürecidir. Bu zorluk temelde, her nitel
araştırmada elde edilen verilerin farklı özellikler taşımasından ve dolayısıyla
standart bir veri analizi sürecini takip etmenin güçlüğünden kaynaklanmaktadır.
Dolayısıyla Yıldırım ve Şimşek on birinci bölümde bu zor süreci ele alarak
öncelikle çeşitli araştırmacıların nitel veri analizine nasıl yaklaştıklarını
ve önerdikleri analiz yollarını açıklıyorlar. Yazarlar daha sonra kendi
perspektiflerini ortaya koyarak nitel veri analizinde benimsedikleri betimsel
ve içerik analizi yaklaşımlarını ele alıyorlar. Betimsel analiz basamakları
kısaca tanımlandıktan sonra uygulaması bir örnekle okuyucuya sunuluyor. Diğer
yaklaşım olan içerik analizinin ise bu bölümde daha derinlemesine incelendiği
görülüyor. Bu veri analizi yaklaşımında da nasıl bir sürecin takip
edilebileceği ifade edilirken örneklerle destekleniyor. Ayrıca raporlaştırma ve
nitel verilerin sayısal analizi de bu bölümde ele alınan diğer alt başlıklar
içerisinde. Bu bölümün önemli alt başlıklarından biri de nitel veri analizinde
bilgisayar kullanımının incelendiği alt bölüm. Ancak, yazarların da sık sık
vurguladığı gibi nitel verinin nicelleştirilmesi çok da sık kullanılan bir
yaklaşım olmadığı için bu bölüm örneklerle desteklenmeden yalnızca bir bilgi
olarak okuyucuya sunuluyor. Ancak bu bölümün öğreticilik ve rehberlik özelliği,
verilen bilgileri destekleyecek ve somutlayacak nitelikte bilgisayar
yazılımlarından sağlanacak örnek pencereler/tablolar ile arttırılabilir.
Genel bir eğilim olarak araştırma yöntemleri
kitaplarında geçerlik ve güvenirlik kavramlarının tartışmasının veri analizi
tartışmasından önce yapıldığı (bkz. Karasar, 2003; Balcı, 2004; Geray, 2004).
Yıldırım ve Şimşek ise bu iki ölçütün tartışmasını on ikinci bölümde ele alarak
nitel araştırmalarda bu ölçütlerin karşılanabilmesi için alınması gereken
önlemlere ve izlenen stratejilere açıklık getirmekteler. Nicel ve nitel
gelenekte bu iki kavramın farklılaştığını ifade eden yazarlar, nitel
araştırmalarda araştırma sonuçlarının tekrar edilebilirliği olarak
tanımlanabilecek güvenirlikten çok, araştırma sonuçlarının doğruluğunun yani
geçerliğin daha çok önem kazandığını belirtiyorlar. Özellikle raporlaştırma
sürecinin öneminin vurgulandığı bu bölümde araştırmacının sonuçlara nasıl ulaştığını
açıklamasının nitel araştırmada geçerliğin sağlanmasında kullanılan önemli
ölçütlerden biri olduğuna işaret edilmekte (s. 257) Nitel araştırmalarda hem
geçerlik hem de güvenirliğin sağlanabilmesi için izlenen stratejilerin tek tek
irdelendiği bu bölüm bu iki kavramın bilimsellik çerçevesinde nitel araştırma
bakış açısıyla tekrar tartışıldığı bir alt bölüm ile sonlanıyor.
Kitabın on üçüncü ve on dördüncü
bölümlerinde ise benzer araştırma yöntemi kitaplarında sıkça ele alınmayan iki
yöntemin; Durum (Örnek Olay) Çalışması ile Eylem Araştırması yöntemlerinin
tartışıldığı görülüyor. Kitabın ön bir incelemesinde bu bölümlerin diğer
araştırma yöntemlerinin tartışıldığı bölümlerin içinde yer almamasına ilişkin
doğabilecek merak bu bölümlerin kurgusunun anlaşılması ile son buluyor. Çünkü
yazarlar özellikle Durum Araştırma Yöntemini irdeledikleri on üçüncü bölümde bu
yöntemin gelişimine ilişkin kısa bilgiler verdikten sonra, bir anlamda kitapta
bu noktaya dek tartışmasını yaptıkları her konuyu içine alan bir kurgu ile
yöntemi okuyucuya sunma yoluna gidiyorlar. Bu bağlamda araştırma sorularının
yazılması, örneklemin seçilmesi, verilerin toplanması, analizi ve raporlaştırma
süreçlerinin bu yöntemde nasıl işlediğine ilişkin açıklamalar yine örneklerle
desteklenerek tartışılıyor. Benzer şekilde on ikinci bölümde ele alınan
geçerlik, güvenirlik ve genelleme konularına da bu bölümde tekrar değinilerek
durum araştırmaları perspektifinden araştırmacıların bu ölçütleri karşılamada
izleyebilecekleri stratejiler tartışılıyor. Son olarak yazarlar durum çalışması
desenlerini tanıttıkları bir alt bölüm ile bu bölümü bitiriyorlar.
On dördüncü bölüm de ise sosyal bilimlerde
sıklıkla kullanılmaya başlanan ve özellikle de eğitim alanında yansımacı
öğretmen eğitimi yaklaşımının bir uzantısı olarak eğitim fakültesi
programlarında yer alan araştırma becerileri derslerinde belki de en çok
vurgusu yapılan yöntemlerden olan eylem araştırma yöntemi ele alınıyor. Bu
bölümde sırası ile eylem araştırması türleri, süreci ve bu araştırma türünün
öğretimde kullanılmasına değinilmekte. Özellikle bu araştırma sürecinin
irdelendiği alt bölüm yine örneklerle destekleniyor ve bu açıdan benzer
çalışmalar yapacak araştırmacılara kılavuzluk ediyor.
Kitabın on beşinci ve son bölümünde
ise nitel araştırmanın bilimsel alanyazına ve uygulamaya getirebileceği
katkılar tartışılmakta. Aslında bu bölümde kitabın tamamında yer verilen
tartışmaların satır aralarında değinilen noktalar tekrar ve daha sistemli bir
şekilde okuyucuyla buluşturuluyor denebilir. “Nitel araştırma sonuçlarının
denencelere ulaşma, model geliştirme ve kuram oluşturma gibi bir dizi bilimsel
sonuca dönüşebileceğini” (s. 311) vurgulayan yazarlar aynı zamanda bu
sonuçların nicel verilere derinlik, ayrıntı ve anlam kazanmak için de
kullanılabileceğine işaret ediyorlar. Nitel araştırma sonuçlarının uygulamaya
katkısını ise daha çok uygulamacı bağlamında irdeleyen yazarlar bu katkıyı
kısaca “uygulayıcıya yeni deneyimler kazandırmak ve halihazırda yapmakta olduğu
işe ilişkin çeşitli düzeylerde örnekler ortaya koymak” (s. 313) olarak
özetliyorlar. Ancak bu katkıların yalnızca bireysel düzeyde olmadığı ayrıca
kurumsal ve örgütsel düzeyde de nitel araştırmaların katkı sağladığının altı
çiziliyor.
Kitap ayrıca görüşme ve gözlem
formları, analiz örnekleri ve nitel araştırma yöntemleri kullanılarak yapılmış
bazı araştırmaların kısa tanıtımlarının yer verildiği aydınlatıcı eklerle
desteklenmiş. Bununla beraber, son yıllarda Türkçe basılmış kitaplarda daha
fazla rastlanılan ancak genelde ihmal edilen kavramlar ve isimler dizininin de
eklendiği görülüyor.
Son tahlilde Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma
Yöntemleri kitabı bu alanda etraflıca yazılmış ve örneklerle somutlaştırılmış,
bu açıdan da okuyucuda iz bırakan ve nitel araştırma nedir? Nasıl yapılır?
Nereden başlanır ve geliştirilir? Nasıl raporlaştırılır? sorularına açık
cevaplar veren bir kitap özelliği taşımakta. Kitabın başlığında her ne kadar
Sosyal Bilimler ifadesi bulunsa da kitapta yer alan örneklerin hemen tamamının
eğitim-öğretim faaliyetlerine, ilişkilerine ve durumlarına değgin örnekler
olduğu göz önüne alındığında, bu kitabın eğitim-öğretim alanında yer alan
öğrenciler ile bu alanda ürün verme gayretinde olan araştırmacıların çok daha
fazla ilgisini çekeceği rahatlıkla söylenebilir.
Ece Topkaya
Kaynakça : Eğitimde Kuram ve Uygulama Dergisi C.2 S.2 (2006), sf. 113-118
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder