T.C. YARGITAY Ceza Genel Kurulu 2018/270 E. - 2020/498 K. Tarih: 03.12.2020

Bir matematikçi Öklid’in teoremlerini nasıl kabul ediyor ise, bir hukukçu da yukarıda açıklamaya çalıştığımız yorum ilkelerini o şekilde kabul etmelidir. Öklid’in 'bir üçgende büyük açı karşısındaki kenar, diğer kenarlardan büyüktür' şeklindeki teoremi nasıl apaçık doğru ise, nasıl bu teorem 2300 yıldır bütün matematikçiler tarafından doğru olarak kabul ediliyor ve uygulanıyor ise, hukukta 'istisnalar dar yorumlanır' ilkesi de o derece apaçık doğru bir ilkedir ve bütün hukukçular tarafından doğru olarak kabul edilip uygulanmalıdır. T.C. YARGITAY Ceza Genel Kurulu 2018/270 E. - 2020/498 K. Tarih: 03.12.2020

5 Haziran 2021 Cumartesi

Sokrat'ın Metodu

Sokrat'ın felsefi çalışması hakiki bilgiye ve hakikate ulaşmak için bir uğraşmadan başka bir şey değildi. Zaten hakikati aramaksızın geçirilecek hayat ona göre yaşamak zahmetine değmeyen bir yüktü.

Onun metodu herhangi bir bilgi muhtevasını olduğu gibi kabul etmemek, üzerinde düşünmek, dayandığı esaslara kadar giderek bilginin doğruluğunu yoklamaktır, O, sofistlerin aksine olarak, konuştuğu kimselere hazır fikirler vermez: onların hakikati kendiliklerinden bulmalarını ister ve bunun için sorduğu suallerle onlara yardım ederdi.

Sokrat kitaplar içine gömülmüş, kendi üstüne kapanarak murakabeye dalmış bir filozof değildi. Hakikati başkaları ile beraber bulmak için umumi yerlerde dolaşır, zamanı ve yeri ne olursa olsun, kendisine ufak bir ümit veren veyahut ilmine güvenen birisini görünce ister zengin ister fakir, ister köle ister hür olsun, hemen konuşmağa başlardı. Muhatabına meşgul olduğu işi  mahiyetini ve gayesini sorar, aldığı cevaplar üzerine suallerini daha çetrefil daha dolambaçlı bir şekilde irat eder; nihayet muhatabına bildiğini zannettiği şeyi bilmediğini hiç değilse kendisinden daha az bildiğini, çünkü kendisinin o şeyi bilmediğini bilmekle muhatabından daha İyi bildiğini söylerdi.

Sokrat metodunun bu birinci kısmı Sokrat'ın istihzası adı ile anılır. Bu suallerle Sokrat ilmin gayesi ile münakaşalarının mağrur cehaleti arasındaki tezatı göstererek acı tenkidini yapardı. Hakiki bilgi yanında onların bilgisinin bir hiç olduğunu göstermekle Sokrat bir hayli düşman kazanmıştı.

Sual sormaktaki yüksek mahareti ile münakaşayı sevk ve idare eder muhatabının tenakuzlarını ortaya çıkarırdı. Bu usul hatamı kendisini çürüten delilini ihtiva ettiği fikrine dayanırdı; hata, Eflâtunun dediği gibi, kendi kendisinin düşmanıdır.

Eflâtun'un ziyafet adlı kitabında Alkibyat, onu heykelcilerin yaptıkları silenlere benzetir. Bu silen statülerinin kapılan açılınca birçok küçük ilâhların küçük statüleri ortaya çıkar. Sokrat fikirlerini öyle kelimelere ve ifadelere sarar ki tıpkı vahşi bir satirin postuna bürünmesine benzer. Demircilerden, kunduracılardan, yük eşeklerinden... bahseder, ayni şeyleri tekrarlıyor zannedilir, cahil ve tecrübesizler bu ifadelerle alay ederler. Fakat o ifadeleri açıp içine nüfuz edebilenler yalnız onun sözlerinin büyük mâna ifade ettiğini, faziletin en asil timsalleri olduğunu görürler. Bunlar öyle ifadelerdir ki, her yere, hususi ile, salâha ve tekemmüle çalışan insanların gözlerini dikdikleri noktalara yükselir ve nüfuz ederler, der.

Eflâtun'un apolojisinde yazdığına göre Sokrat muhakemesinde insanlarla bu şekilde konuşmasını bir tanıdığının Sokrat'tan daha âlim olup olmadığı sualine hayır cevabını almış olduğu Tanrıya kendisinden daha âlim adam bulup göstermek gayreti ile izah etmiş ve yine ayni muhakemede konuştuğu pek çok kimselerin hakikatte bir şey bilmediklerini: fakat buna rağmen bir şey bildiklerini zannettiklerini, kendisinin ise bir şey bilmediğini ve bunu bilmekle onlardan daha bilgili olacağını söylemiştir.

Sokrat usulünün ikinci kısmı kendisinin dediği gibi hakikatin bulunmasını sağlar.

 Sokrat muhatabı faydalanmak arzusunu gösterirse konuşmağa ciddi bir mahiyet verir, derinleşir ortaya sürülen fikirleri, vakıaları karşılaştırarak arandan şeyin mefhum olarak ifadesine varıncaya kadar ileri gider, karşısındakinin içinde saklı bulunduğu halde farkında olmadığı fikirleri sanki üzerindeki örtüleri birer birer kaldırarak ortaya çıkarır.

Theaitetos'a kendisinin çok asil ve vekarlı bir kimsenin Phenorete'nin oğlu olduğunu gerek anasına gerek kendisine Tanrı tarafından bu doğurtma sanatının ihsan edildiğini, anasının kadınları doğurttuğu gibi kendisinin de delikanlıların, asilzadelerin ruhlarım doğurttuğunu söyler.

Ona göre herkes kendi kendisinin hocasıdır: Öğrenmek için insana muayyen şartların yardım etmesi kâfidir. Öğrenmek kendisi veya kendisinde bulunan hakkında fikir edinmektir, başkalarına öğretmek onlara fikirlerini doğurtmaktır. Doğurtma usulü zaruri olarak hocanın sual sorarak fikirlerin doğumuna yardım etmesinden ibarettir. Kratylos'a  (sormasını ve cevap vermesini bilen kimseye sen diyalekçi mi diyorsun, yoksa başka bir adı mı var onun) demekle bu usule ayni zamanda diyalektik adını vermiş oluyor.

Sokrat'ın bu usulü tatbik ederek gösterdiği felsefi faaliyetin gayesi ve mefhumların tayini ve tarifidir. Ona göre bilgi yakini mefhumlara dayanır.

İlim her şeyi cins ile tarif ve tasnif etmektir. Her şeyin gerçek sırasını tayin etmek sureti ile ferden nev'e, neviden cinse, hususi istintaçlardan umumi prensibe çıkmalıdır. Sokrat istikra usulünü maharetle kullanarak evvelâ münferit vak'alardan umumi mefhuma çıkar, yani fertleri ve cüzuleri ayrı ayrı tetkik eder; hepsinde müşterek olan vasıfları tespit ederek cinsi bulur ve tarifi yapar.

Fakat bundan başka talil usulünü kullanmakta da büyük bir kudret gösterirdi. Bu usul ile mevcut tariflerin ve hükümlerin doğruluğunu kontrol eder, kümlerden cüzilere İnerdi. Bu. tariflerin ve hükümlerin doğru olanlarından kendilerine bağlı olan neticeleri ortaya çıkarmağa, doğru olmayanlarının da hatalarım tespit etmeğe yarardı.

Sokrat insan düşüncesini, duyularla malûm olan âlemden akıl ile malûm olan âleme, mahsus âlemden makul âleme yükseltmiştir. Sokrat, mantığı tesis eden bir adam olmamakla beraber —bu şeref Aristo'ya aittir — onu dâhiyane bir sezişle kullanmıştır. Ksenofon, Sokrat araştırmalarında daima en şüphesiz en basit olandan hareket eder ve bunu en sağlam yol sayardı, der.

Aristo da Sokrat'ta kendisine haklı olarak atfedilecek iki şey vardır: Bunlar da istikra ve külli mefhumların teshilidir, demiştir.

Abdülhak Kemal Yörük

Kaynakça : İstanbul Hukuk Fakültesi Mecmuası C.16 (1950), sf. 291-294

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bilimsel Araştırmada Etik Problemler

Geçmişten günümüze insanlık tarihi boyunca bilimsel araştırmalar insanlığın çizgisine yön vermiştir. Yapılan araştırmalar kimi zaman insanlı...