T.C. YARGITAY Ceza Genel Kurulu 2018/270 E. - 2020/498 K. Tarih: 03.12.2020

Bir matematikçi Öklid’in teoremlerini nasıl kabul ediyor ise, bir hukukçu da yukarıda açıklamaya çalıştığımız yorum ilkelerini o şekilde kabul etmelidir. Öklid’in 'bir üçgende büyük açı karşısındaki kenar, diğer kenarlardan büyüktür' şeklindeki teoremi nasıl apaçık doğru ise, nasıl bu teorem 2300 yıldır bütün matematikçiler tarafından doğru olarak kabul ediliyor ve uygulanıyor ise, hukukta 'istisnalar dar yorumlanır' ilkesi de o derece apaçık doğru bir ilkedir ve bütün hukukçular tarafından doğru olarak kabul edilip uygulanmalıdır. T.C. YARGITAY Ceza Genel Kurulu 2018/270 E. - 2020/498 K. Tarih: 03.12.2020

4 Haziran 2021 Cuma

Normatif Kuramlara Karşı Açıklayıcı Kuramlar

Mevzû hukuk (the legal), hukuk sistemleri (legal systems), hukuk tikeli (a law) ya da geçerli bir hukuk (valid law), ile genel olarak hukuka (law generally) arasındaki ayrımları hatırlayalım. Îzâh edilmeye çalışılan düşünce, bir kuramın normatif mi yoksa tasvirî kavramsal-açıklayıcı bir kuram mı olması gerektiğini etkileyebilir. Tanımlar, kavramlar ve kavrayışlar konusunda birçok tartışmacının farklı düşünceler peşinde oldukları görülür. Dolayısıyla, Austin’in birincil pozitif hukuk tanımı mevzû hukuk olanı ahlâkî, örfî vs. olandan ayırmak için vardır. Hart daha çok bir hukuk sistemi ile, özellikle varlığı ve yapısıyla ilgilenir. Onun ahlâk ile hukuk arasındaki ayrımı, bir hukuk sisteminin yapısı da bu niteliklerle ilgili olmasına rağmen, büyük ölçüde normların doğasıyla ilgilidir. Dworkin ise esas olarak, bir normun genel olarak hukuk olmasıyla ilgilenir.

O takdirde mevzubahis, hukuk önermelerini izah etmenin bir normatif ya da tasvirî kavramsal-açıklayıcı kuram içerip içermediğidir. Dworkin, hukuk önermelerini “Hukuk … gerektirir (yasaklar, vs)” şeklinde formüle eder. Bu neredeyse Hart’ın içsel bakış açısının tipik ifadelerinin “Hukuk der ki, ….” formunda geldiğini düşünmesiyle aynıdır. Fakat, bunlar karışık ifadelerdir. Bir hukuk önermesi bir norm bildirir. Örneğin, Ulusal Ticaret Yasası “Satıcının sorumluluğu göndermek ve ulaştırmak, alıcınınki ise sözleşmeye uygun olarak kabul ve ödemede bulunmaktır.” der. Bir diğer örnek “Florida Otobanında hız sınırı saatte 55 mildir.” Kanunlar ya da normlar kendilerinin kanun ya da norm olduklarını ifade eden ibareler içermez. ‘P’ böyle bir normu temsil etsin. Hukuk sistemleri böyle normlardan oluşur ya da en azından bunları içerir.

Dworkin’e göre, “Hukuk der ki, P” ya da “P hukuka uygundur.” formundaki bir ifâde şu iddiaları içerir:

(a) P’nin hukukî bir norm olması;

(b) P’nin belirli bir S hukuk sistemine ait olması;

(c) P’nin S dâhilinde doğru olması

(d) P’nin meşrulaştırılabilir olması, –en azından, cebir kullanımı için prima facie meşruiyet sağlaması–

Bu iddialar farklı düşünceler kullanır ve bunların bazıları normatifken, diğerleri değildir; ve bu durum, bunlara dair bir kuramın normatif olmasının gerekip gerekmediğini etkiler.

(a) P’nin hukukî bir norm olması, bizatihi normatif bir iddia değildir. Yalnızca bu normu bir sistem tipine ait olmak bakımından sınıflandırır ve dolayısıyla belirli bir hukuk sistemi (the legal) düşüncesini kullanır. Benzer şekilde “Haksızlığın intikamı alınmalıdır.” normunun ahlâkî bir norm olarak sınıflandırılması bizatihi normatif bir iddia değildir. Dolayısıyla, hukukî normları teşhis eden bir kuram normatif iddialarda bulunmaz ve bu sebeple normatif bir kuram değildir. Normatif sistemler hakkındaki bir metakuramdır.

(b) P’nin belirli bir hukuk sistemine ait olması, bir hukuk sistemi nosyonunu kullanır; fakat ayrıca normatif bir iddia olması gerekmez. Farklı aksiyon kümeleri olan iki deontik mantık sisteminin –D1 ve D2– bulunduğunu varsayalım. Belirli bir Q önermesinin bu sistemlerden birinden ziyade diğerine ait olduğu iddiası bu önerme ve sisteme dair bir meta ifadedir. Bu iddia, Hopi Kızılderilileri arasında babalardan ziyade dayıların çocuk yetiştirmekle yükümlü olduğu iddiasından daha normatif değildir. Dahası, bir normun bir sisteme ait olduğu iddiasının değili normatif değildir. Örneğin şu ifadeyi ele alalım: Florida otobanı hız sınırının saatte 65 mil olduğu vâkıa değildir. Bu doğrudur, çünkü buradaki hız sınırı saatte 55 mildir. Bir normun hukukî olmadığı ifadesi bir hukuk tikeline dair bir ifade değildir. Hukuk sistemleri mantık sistemlerinden farklılaşır; çünkü, doğru bir hukuk tikeli ifadesinden elde edilebilecek ifadelerin tümü bizatihi (o hukuk sistemine ait olmak anlamında) hukuk tikeli değildir. “P’nin S’ye ait olduğu vakıa değildir.” ifadesi " ~P, S’ye aittir.” ifadesine eş değildir. Bunlardan ilki bir norm iddiasında bulunmaz ve bu sebeple de normatif değildir. Aynı husus eğer orada hız limiti bulunmasaydı geçerli olacaktı. Netice itibariyle, hukukun (the law) ne olduğuna dair bir kuram bizatihi normatif bir kuram değildir.

 (c) Ne de P’nin S dâhilinde doğru olduğu iddiası en iyi şekilde normatif olarak görülebilir. P’nin doğruluğunu sağlayacak muhakeme normatif olsa ve P normatif olsa bile, onun S dâhilinde doğru olduğu iddiasının normatif olması gerekmez. İki deontik sistemi tekrar ele alalım. Q’nun D1 dâhilinde doğru olduğunu iddia etmek onun D1 dâhilinde elde edilebilir olduğunu ileri sürmektir.

Benzer şekilde, P’nin S dâhilindeki önceki siyasî kararlardan süzüldüğünü ileri sürmek (Dworkin açısından doğrudur) bizatihi normatif bir iddia değildir.

Bir normun bir sistem dâhilinde ya da belirli varsayımlar dolayısıyla doğru olduğu şeklindeki iddialar ile bir normun doğru olduğu iddiası arasında ayrım yapılmalıdır. Bunlardan ilki koşullu bir ifadedir; fakat koşullu ifadelerin normatif tezler ileri sürmeleri gerekmez. “Eğer kanunkoyucu hız sınırını saate 55 mil olarak belirleyen bir kanun çıkarmışsa, o takdirde kanunen saatte 55 mil veya daha az hızda seyretmelisin” ifadesi saatte 55 mil veya daha az hızda seyredilmesi gerektiğini ileri sürmez.

Tabii ki, eğer semantik doğruluk kuramı kabul edilirse, o takdirde ‘P doğrudur’ ifadesi esas olarak P anlamına gelir. P bir norm olduğu için, dolayısıyla ‘P doğrudur’ ifadesi de bir norm ve normatif olacaktır. Fakat eğer bu Dworkin’in amacı ise, pozitivizmi zor yok eder; en azından Hart ya da Raz’ınkileri edemez. Dworkin’in pozitivistlere dair olarak onların hukukî önermelerin olgusal olduğunu düşündükleri şeklindeki yorumu ‘P’nin S’ye ait olduğu ya da S dâhilinde doğru olduğunun önceki anlamları ile şimdiki anlam belirsizdir. Çağdaş pozitivistler, buna rağmen, P formundaki temel hukukî önermelerin olgusal olduğunu iddia etmezler. Normun bizatihi olgusal olduğunu değil, yalnızca bir normun geçerliliğinin, bir sisteme aidiyetinin ve dolayısıyla sistemin varsayımlarına göre doğru oluşlarının olgusal bir iddia olduğunu iddia ederler. Zorunlu olarak metaetik tasvirci değildirler, Bentham ve Austin böyle olsalar da. Dolayısıyla, ‘P doğrudur’ ifadesi normatif olsa bile, bir pozitivistin bulunması gereken bir iddiayla ters düşmez ya da normatif bir kuram gerektirmez.

(d) Dolayısıyla, hukukî önermelerin normatif gücü onların meşrulaştırılabilir olduğu iddiasından kaynaklanmalıdır. Ve, tabii ki, eğer bir hukukî önermenin anlamının bir kısmı bu ise, o takdirde hiçbir makul pozitivist bunların tümüyle olgusal olmadığını reddetmez. Hart bunun gibi soruların sorulmasına ve cevaplanmasına açıkça izin verir. Yalnızca, bir kuralın meşrulaştırılabilir olup olmadığı sormanın onun bir hukuk tikeli olup olmadığını sormaktan farklı olduğunu ileri sürer sadece. (a)’dan (c)’ye dek olan iddialar bir kuralın bir hukuk tikeli olduğunu ve kavramsal-açıklayıcı bir kuramla incelenebileceğini ortaya koyar. Meşrulaştırma ise normatif bir kuram gerektirir.

Dworkin toplumumuzdaki birçok kimsenin, hukuk sistemimizdeki hukukî önermelerin Griceçı anlamının bir parçası olarak, bir meşrulaştırılabilirlik iddiasına sahip olduğu konusunda belki haklıdır. Çünkü toplumumuzdaki birçok kimse, genel olarak, hukuk sistemimizin meşrulaştırılabilir olduğunu düşünür. Davranışlarına rehberlik edecek normlar kümesi olmak bakımından hukuk onlar için önemlidir. Buna rağmen, diğer birçok ülkedeki hukuktan bahsettiklerinde bu tavrı paylaşmazlar. İlkin, yabancı hukuk, onlar için geçerli olmadığından dolayı, onların davranışlarına rehberlik etmek için normal olarak kullandıkları bir şey değildir. İkincisi, Panama, Güney Afrika, Sovyetler Birliği (1989 itibariyle) vs. gibi diğer birçok ülkenin hukuk sisteminin meşrulaştırılabilir olmadığını düşünürler. Dolayısıyla, hukukî önermelere dair olarak iki anlama sahibiz: normun meşrulaştırılabilir olduğu iddiasını içerenler ve içermeyenler. Bunlar açıkça, Dworkin’in Nazi kurallarının bir anlamda hukuk iken diğer anlamda böyle olmadığını söylerken başvurduğunu gördüğümüz iki anlamdır.

Dworkin hukukî önermeler hakkındaki yukarıdaki incelemenin en nihayetinde birbirinden ayrılamayacak çeşitli iddiaları içerdiğini ileri sürebilir. Dolayısıyla, bir hukuk tikelinin bir sistem dâhilinde doğru olduğunun gösterilmesi onun meşrulaştırılabilir olduğunun gösterilmesini gerektirir; fakat, bu ayrıca hukukî de olan ahlâkî öncüllerin kullanımını içerdiği için, bu normun sisteme ait olduğu iddiası kadar sırf ahlâkî olana ilişkin bir iddianın karşıtı olarak mevzû hukuka dair bir iddiada da ahlâkî öncüller kullanılır. Fakat bu doğru olsa bile, ki Dworkin’in yorum kuramının yeterliliğine bağlıdır, ‘hukuk’un meşrulaştırılabilir hukuk anlamında kullanılmasını gerektirir. Buna rağmen, Dworkin bir başka anlamın da var olduğunu kabul eder ve ‘hukuk’un bu anlamıdır ki pozitivistler ilgisini çeker.

Dworkin, cebrin meşrulaştırılması olarak hukuk kavramına dair kalkış noktası sebebiyle, normatif bir kurama meftûndur. Buna rağmen, pozitivistler bu kalkış noktasını kabul etmezler; onların amacı hukuku meşrulaştırmak değildir. Dahası, pozitivist kavramsal-açıklayıcı bir kuram ele alabileceği normatif olmayan birçok iddia vardır. Dworkin’in normatif kuramı hukukî kurum ve davranışların meşrulaştırılabilir olduğuna inanan kimseler için bu kurum ve davranışları anlamlandırma çabasıdır. Bu, Hart’ın teorik kaygılarını esas olarak göz ardı eden normatif bir kuramdır. Onun yorumsal kuramlaştırma yönteminin ve ortaya çıkan kuramın iyi olup olmadığı ise başka bir sorudur.

Michael D. Bayles (Çev. Uğur Dinç)

Kaynakça : İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası C. LXXIII, S. 2 (2015), sf. 404-407

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bilimsel Araştırmada Etik Problemler

Geçmişten günümüze insanlık tarihi boyunca bilimsel araştırmalar insanlığın çizgisine yön vermiştir. Yapılan araştırmalar kimi zaman insanlı...